Güzel Şeyler de Oluyor

Bodrum ile ilgili son yazımda belirttiğim üzüntü veren durumların haricinde Bodrum’da güzel şeylerin de olduğunu belirtmem gerekiyor.

Bir aile dostumuzun tavsiyesi ile Bodrum’un o meşhur ara sokaklarının birinde güzel bir restoran keşfettim. İsmi Bodrum Masalı.  Çok şeker Adanalı bir hanımefendinin işletmiş olduğu bu restoranda Adana usulü yemekler ve tatlılar mevcut. Küçük, sevimli, içten bir mekan. Muhakkak görülmesini tavsiye ederim.

Bunun yanı sıra çoğu kişinin, özellikle Bodrum’da yaşayanların çoğunun bildiği Zai’den bahsetmek istiyorum. Örneği az olan bir yer Zai. Yeni nesil kütüphane adıyla yola çıkmış. Burada kütüphane bölümünün yanı sıra söyleşi bölümü, resitallerin ve konserlerin yapıldığı bir bölüm mevcut. Zeytin ağaçları ve sanatçıların güzel eserleri ile bezeli bu mekan keşke her yerde benzerleri olsa dedirtiyor insana. O kadar keyifli ki orada zaman geçirmek, bunu ancak orada bulunarak anlayabilirsiniz. Kapısından içeri girdiğiniz andan itibaren bambaşka bir dünyada olduğunuzu hissediyorsunuz.

Tiyatro oyunları, imza günleri, çeşitli sanat etkinlikleri düzenleniyor. Programlarını buradan takip edebilirsiniz. http://www.zaibodrum.com/

Bodrum’da olup da gitmemiş olanlar ve Bodrum’a yolu düşenler muhakkak uğramalı. Ayrıca kafe bölümündeki kahve ve tatlıların da çok lezzetli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Böyle güzel mekanların olması insanı hem umutlandırıyor hem de mutlu ediyor. Örneklerinin çoğalması dileğiyle…

Bodrum Bodrum

Bodrum Bodrum.. Çocukluğumun geçtiği o şahane yer… Orada yetişmiş olmanın bir şans olduğunu bilerek bir gün O’na geri dönmek için hayaller kurduğum… Sen çok değişmişsin be Bodrum. Ne olmuş sana öyle. Sen, o daracık sokaklarında sadeliğinle ve doğal güzelliğinle, denizinle, güneşinle her şeyinle bambaşkaydın.

Ağustos ayında Bodrum’a gittiğimde değişen yüzüyle Bodrum beni derinden yaraladı. Benim eski Bodrum’um yoktu artık. Hala dar ve güzel sokakları, begonvilleri, gün batımı sahneleri, güzel manzaraları var elbet. Ama eski tadı yoktu ne yazık ki. Şehirleşme çabası içinde küçük bir kasaba şimdilerde Bodrum. Ben, Bodrum’un çığlıklarını duyar gibi oldum. “Ben bir kasabayım, şehir olamam, olmak da istemiyorum, beni rahat bırakın.” diye haykırıyordu sanki.

Şehirleşme macerası en çok ulaşımda kendini belli etmiş. Mesela dolmuşlar. Bodrum’da ulaşım, çoğu küçük ve turistik yerleşim yerinde olduğu gibi her zaman büyük şehirlere nazaran daha maliyetliydi. Fakat bu sefer bayağı fazla bir artış gözlemledim. Bodrum bir yarımada ve çok güzel, farklı koyları olması sebebiyle görülmesi, gezilmesi gereken yer çeşitliliği oldukça fazla. Bu sebeple de günde en az dört dolmuşa (gidiş dönüş) binmeniz gerekiyor. (tabi gidilecek yer taleplerine bağlı olarak değişebilir, ama genelde bu şekilde) Araba kiralayabilirsiniz elbet, bu sefer otopark ve park yeri sorununuz olacaktır. Bunun yanı sıra dolmuş şoförleri eskiden babacandı, neredeyse hepsini tanırdık, güvenirdik. Tam bir kasaba hayatıydı diyebiliriz bu yönüyle de. Ama şimdi onların da İstanbul’daki çakal şoförlerden bir farkı kalmamış. Hepsi farklı bir uygulama olduğunu söylüyor. Bunlar birbirini tutmuyor. Bodrum, Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne bağlandıktan sonra dolmuşlardaki uygulamalar da bir garip olmuş. Bodrum küçük bir kasaba ve bazı şehir uygulamalarını çabucak ve işlevsel hale getirmek zor olabilir. Belki zaman içinde oturacaktır yenilikler. Ama yine de ben eski halini özlediğimi her an daha çok fark ettim.

Kaldığım süre iki  hafta idi. 12 Ağustos haftası süresince denizdeki kirlilik dikkatimi çekti. Çekmeyecek gibi değildi. Ben, hiçbir yerin denizini Bodrum’a değişmem. O yüzden içim daha çok acıdı. Bayram tatili ve sonrası birkaç güne rastlayan bu günler kalabalık dolayısıyla insanların sebep oldukları bir kirlilik de olabilir. Ama teknelerin atıklarını kontrolsüz ve denetimsiz boşalttıklarını duydum. Gerçekten böyle bir durum varsa Bodrum Belediyesi ve Muğla Büyükşehir Belediyesi bu konuda hassasiyetle gereken neyse yapmalılar. Ülke olarak denizlerimizdeki kirlilik zaten malumunuz. Doğayı korumak sadece bir slogan olarak kalmamalı.

Ben bu açılardan çok üzgünüm. Bodrum’u eski küçük, şehirleşmeye çalışmayan kasaba haliyle görmeyi çok isterdim. Artık yapılacak bir şey yok bu konuda belki.

Bizim gibi büyük şehirlerde yaşayan ve buraların derdi, sıkıntısı, çilesinden sıkılmış insanlar kaçıp Bodrum ve benzeri yerlere gidip yeni hayatlar kurmak istiyor. Ama gittikleri yerlere de kendi büyük şehirli alışkanlıklarını götürüp o güzel yerlerin de dokularını bozuyorlar. Bu da olayın bir başka düşünülmesi gereken boyutu. Bizler artık her yerde sıkışmışlık hissi yaşıyor, ne istediğimizi bulamıyoruz, bilemiyoruz bir türlü.  Bu da günümüzün kronik rahatsızlarından biri işte. Gideceksek de küçük kasabalara, her neresi olursa olsun dokularını bozmadan, onlara saygı duyarak yaşamaya çalışsak çok daha güzel olmaz mı?

Her haliyle yine de benim gözümün nuru. Umarım daha fazla değişmez, şehir ve kasaba arasına sıkışmış halinden O da hiç memnun değil.

Seni seviyorum Bodrum…

Bendeki yerin ne olursa olsun asla değişmeyecek…